Untitled Document
   
  2000'li polisler
  DOSTLUK ÜZERİNE
 
DOSTLUK ÜSTÜNE

EY DOST !...
Sana mektup yazacağımı söylediğim günden beri bir telaş yaşanıyor postanelerde. Sana ne yazacağım ki; ellerim titremeye başladı. “Ne güzel !” diyecektim oysa, bir dostla yanında değilken konuşmak, Ne güzel diyecektim, mektup mu: yazarak susmak, sevgini yazıyla anlatmak…..

SEVGİLİ DOST ,
Geçen sabah senin üzüntülü olduğunu söylediler. Dokunsalar ağlayacakmışsın. Dokunmamışlar. Yine de ağlamışsın; dostun gözünden akan bir damla yaşın yeryüzündeki bütün gölleri, tuz gölü yaptığını bilmez gibi. Gül ki; acılaşmasın göller. Göl ki; orada demir kayığımız. Kayık ki ; içinde en sevdiğimiz anılarımız….

SEVGİLİ DOST ,
Eğer yer yüzündeki bütün elleri bir masanın üstüne koysalar, elini bulabilirim onların içinden…..

SEVGİLİ DOST ,
Eksik bilgi bizi yanlış adrese götürür. Arkadaşlıklar, dostluklar, ortaklıklar hep bu yüzden biter. Kim bilir hayatımızda kaç kez “Nasılda tanıyamamışım” demiş, kaç kez ince buz tabakasına aldanıp üzerinde yürüdüğümüz gölün soğuk sularında bulmuşuzdur kendimizi öyle değil mi ? Acaba nasıldır sahtesi basılamayacak dostluğun resmi ?..

SEVGİLİ DOST ,
Bana bu gidişi engelleyemediğini söyleme! Akıl freninin patladığını söyleme bana. Ağaçlar hayatın sembolüyken neden sana ölümü hatırlatıyor? Silmeye uğraştıkça silgiyi bastırdıkça üzerine, iyice gömülüp sabitleşiyor diyorsun. Bu durmak istediğin zaman aniden frene basmaya benziyor. Çünkü frene basmak kolay olduğu kadar tehlikelidir de. Asıl mesele sürati ayarlamak, tehlikeyi sezmek ve frenin son direncini kaybedeceği, son anı hesaba katmaktır. Hem ölçü, hem zaman işi yani !....

SEVGİLİ DOST ,
Mektubun gelmiyor. Bu sana yazmamı engellemiyor. Asıl mektup gelmediğinde yazılmalı. Çünkü yazmamakta bir mektuptur; Yazılandan daha güçlü satırlar içeren. Susmak ve konuşmak yerini bulduğunda ortaya çıkar melodi. Piyanonun tuşları yan yana durdukları halde susmayı bildiklerinden dinletiyorlar kendilerini.

SEVGİLİ DOST ,
ÖZLEDİM SENİ ÖZLEM YAZDIRIYOR
Yazın buharlaşmayacak, kışın donmayacak, sonbaharda yapraklarını dökmeyecek, yani hep aynı kalacak, yada artacak sevgi. Altını görünce gümüşten, gümüşü görünce bakırdan vazgeçmeyecek. “ İstediğin zaman lambayı söndür. Senin karanlığını da tanır ve severim” diyecek….

SEVGİLİ DOST ,
Gönlünde açan gülleri göz yaşlarınla ıslatma. Çiğnetme onları, kalbinin en temiz yerlerini ayır onlara. Sev onları kendini sevdiğin kadar ve bir bir kokla. Hisset sana anlattıklarımı. Şimdi duyuyor musun beni?

EVET EY DOST SEVGİLİ DOST ÖZLEDİM SENİ!......

AYRI YERLERDE, KİMLERİN ARDINA SAKLANMIŞ OLSA DA DOSTLUĞUMUZ, UNUTMA Kİ AYNI GÖKYÜZÜNÜ PAYLAŞTIĞIMIZ SÜRECE HEP DOSTUZ !......



Dostluk- Cennet-Cehennem



Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi..
Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar..
Adam çok susamıştı.
Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini
muhteşem bir manzaranın karşısında buldular..
Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı,
ve onlara karşılayan beyazlar içinde bir kadın..
Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:"Affedersiniz.... Burası neresi?
Kadın ona gülümsedi: "Burası Cennet, efendim"
Adam bunun üzerine sevinçle "Harika...!!!" dedi
"Peki bana biraz su verebilir misiniz? Gerçekten çok susadım"....
Kadın cevap verdi: "Tabi efendim, içeri girin... içeride dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz....."
Böylece adam köpeğine döndü, "Hadi oğlum içeri giriyoruz" diyerek kapıya yürüdü...
Ama kadın onu birden durdurdu: "Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez..
hayvanları içeri almıyoruz..."
Bunun üzerine adam bir an durdu.. düşündü.. ve geri dönüp köpeğiyle
birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular....
Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular,
ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla
yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı...
Adam sordu:"Affedersiniz.... bana biraz su verebilir misiniz??"
Dede "içeri gel" dedi.. "kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var..."
Adam sordu: "Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?"
Dede " Tabii..."dedi... "çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kase bulacaksın..."
Bunun üzerine adam kapıdan girdi... biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu..
Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya içerek susuzluklarını giderdiler....
Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu:
"Su için çok teşekkür ederim... Peki burası neresi..?"
Dede "Burası cennet" dedi..
Bunu duyan adam şaşırdı: "Ama nasıl olur..? az önce burası gibi kırık dökük olmayan
muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler..."
Dede "bu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?" dedi... "ama orası Cehennem.."
Adam iyice şaşırmıştı: "Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor
diye hiç kızmıyor musunuz..??"
Dede gülümsedi: "Kızmıyoruz.....çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi
Arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennetten uzak tutuyorlar....."




 
   
 
2000lipolisler2.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol